"Muhteşem şehir Viyana'yı anlat anlat bitmez..." anafikirli yazımın ikinci kısmına, yürüye yürüye aştığımız "Belvedere" ile "Opera ve Naschmarkt" semtlerinin son durağı olan Wagner Evleri'nin karşısına geçip doya doya seyredip, onları en güzel kadraja sığdırdığımızdan emin olarak devam ediyoruz. Belvedere'den çıktığımız andan itibaren, geçen geziden anılarımı harmanlayarak devam ettiğim günü aynen yaşamak isteyecek olanların, gezmekten tatlı bir yorgunlukla erken bir akşam yemeğine doğru yol almak isteyecekleri kesin...
O zaman yeri gelmişken doğru adres olarak, "Viyana'da mutlaka "schnitzel" yenmelidir, -ki adı Wiener Schnitzel olarak herhangi bir schnitzelden de kesin çizgilerle ayrılmış ve fark ismen de netleştirilmiştir-, yenirse de mutlaka "Figlmüller"'de yenmelidir". Figlmüller'de yenecek bir akşam yemeği için erken bir saat seçilmesi çok önemlidir; çünkü schnitzelin dünya üzerindeki ilk sıralarda yer alan bu adresinin önünde, günün her saati kuyruk oluşmakta... Önceki gelişlerimde rahatlıkla yer bulduğum bu mekan son dönemlerde o kadar çok programa, seyahat güncesine vs konu oldu ki, bu defaki gezimde biri saat 16:00, diğeri de saat 19:00 civarı olmak üzere her iki gelişimde de sıra bekledim...
Figlmüller'e doğru yavaş yavaş yola koyulmak isteyenler için "Wagner Evleri'nden Naschmarkt'a geri yürüyüp hemen karşısındaki Karlplatz istasyonundan U1 nolu metro hattına binin ve bir durak sonra Stephansdom durağında inin ve Stephansdom'un hemen solundan Wollzeile'ye doğru ilerleyin." şeklinde yol tarifini de paylaştıktan sonra, Figlmüller'i anlatmaya geçelim. Bu arada dileyenler tabii metroya binmek yerine sakin sakin "Hofburg Semti"'nin önünden devam ederek de Stephansdom Semti'ne ulaşabilirler; ancak "Hofburg"'u hem doya doya gündüz gözüyle gezeceğiz, hem buranın hava iyica karardıktan sonraki muhteşem ışıklandırmasıyla da bir gece yürüyüşü olarak gezilmesi daha büyüleyici olabilir; hem de konu Figlmüller ise "Vakit nakittir."; çünkü sıra size geldiğinde zaten içeriden gelen güzel kokuları aldıkça cidden acıkacaksınız.
1905 yılında Johann Figlmüller'in "Stephansdom"(St. Stephan Katedrali) arkasında yer alan Wollzeile'de rahat bir atmosfer eşliğinde yerli şarapları sunabileceği bir restoran açması ve bu enfes şaraplara eşlik eden, koca bir tabağın birazcık dışına taşan, kıtır kıtır, incecik schnitzelini Viyana halkının beğenisine sunmasıyla hayatına başlıyor Figlmüller... Dört kuşaktır bir aile işletmesi olarak hizmet vermeye devam ediyor... Dev bir schnitzel zinciri haline gelebilir burası çok rahat, -ki her gelişimizde konuştuk eşimle-; ancak "o akşam aklına koyduğu halde schnitzel yiyemeden dönmenin önceden alınmış bir opera ya da konser bileti dışında başka bir nedeni olmadığını" bizzat tecrübe eden biz, yine her seferinde aynen Figlmüller ailesinin yaptığı gibi buranın dev bir zincire dönüşmesi yerine, kendi cosy atmosferiyle ve kapıdaki schnitzel hayaliyle bekleyen insan kalabalığı ile görmeye devam etmeyi arzu ederken buluyoruz kendimizi.
Wollzeile üzerindeki bu küçük mekan ziyaretçi akınlarını kabulde zorlanmakta ve gözü yaşlı birçok schnitzelseverin Viyana seyahati boyunca kursağına tek lokma Figlmüller schnitzeli girememesine neden olmaktaymış ki, Figlmüller ailesi vicdan azabına dayanamayarak Wollzeile'yi biritip hemen sağa kıvrıldığınızda boylu boyunca uzanan Bäckerstrasse üzerinde elli metre kadar ötede üç katlı ikinci lokasyonu da 2001 yılında hayata geçirmişler.. Ve kuyruk buna rağmen... Evet, buna rağmen bekledik; konseri kaçırmayı göze alamayınca hemen karşısındaki Rumen restoranı "Mamaia"'ya girdik ve en son gün havalimanına giden otobüsü kaçırmak pahasına gene Figlmüller'e geldik.. Evet, 100% kapasite kullanımıyla bu mekan hiçbir müşteriyi kaçırmıyor; çünkü Viyana'daki en leziz yemeği burası sunuyor...
![]() |
Ilk Figlmüller restoranının yer aldığı Wollzeile'nin Girişi |
Neler sunuyor? Tavsiyem çok net: Keyfinize göre sadece domuz ya da tavuktan yapılan bir porsiyon dev schnitzel, yanına harika bir salata sosuyla lezzetlendirilen karışık yeşillik, havuç, hardallı patates salatası ve lahana salatası bileşiminden oluşan karışık salata ve mevsimine göre mevcut olup olmadığını sormanız gereken balkabağı çorbası... Yanında Figlmüller'in hem kendi üretimi hem de bölgedeki diğer yerel üreticilerden sunduğu başarılı şarap seçkisinden özellikle yeşil elma aromalarının damağınızı okşayacağı birer ikişer kadeh "Grüner Veltliner". Grüner Veltliner; Avusturya, Slovakya ve Çek Cumhuriyeti bölgesine özgü bir beyaz şarap üretimi amaçlı kullanılan bir üzüm çeşidi olduğundan, özellikle yemekle iyi uyum sağlayan bu şarabın güzel bir örneği, Viyana'da mutlaka denemenizi tavsiye edeceğim tatlar arasında... Grüner Veltliner konusunda ufak bir referans isteyenler için Wikipedia'da Grüner Veltliner isimli linkim iş görecektir diye düşünüyorum. "Figlmüller'de başka neler var peki?" diyenlerin faydalanabileceği bir linki de ekleme nezaketini atlamıyorummm:-) (http://www.figlmueller.at)
![]() |
Figlmüller'de Ne Yenir'in Net Cevabı... Anlık fotoğraf çekimine bile sabredemeyen, tabakları gövdeleriyle görünmez bir tehditten koruyan çifte azami dikkat:-)) |
Belvede Sarayı'ndan sonra Müzeler Semti'ne yol alarak, günü aynen benim geçirdiğim gibi müzeler günü şeklinde değerlendirmek isteyenler, unutmayın Opera Binası'nı sadece dıştan gözlemleyebildiniz ve o andan itibaren anlattıklarımı siz hemen ertesi günlerde Opera Binası'nı gezeceğiniz saati merkeze oturttuğunuz bir gün planı dahilinde başka semtlerle ya da kafe istirahatleriyle birleştirerek gezebilirsiniz. Opera Binası'nın hemen solunda yer alan Opernring Caddesi üzerinde devam ederek kısa bir yürüyüşün sonunda Burgring Caddesi'nin hemen solunda yer alan bir tarafında "Kunsthistorisches Museum"(Sanat Tarihi Müzesi) diğer tarafında "Naturhistorisches Museum"(Doğa Tarihi Müzesi)'un konumlanmış olduğu "Maria-Theresia-Platz"'a varıyoruz. Bu geniş, bakımlı ve gösterişli meydan ikiz yapılar şeklinde konumlanmış ihtişamlı iki müzeyi birbirinden ayırmaktadır.
Kunsthistorisches Museum (Sanat Tarihi Müzesi) |
İlk durağımız geldiğimiz yöne göre bu meydanın solunda yer alan "Kunsthistorisches Museum"(Sanat Tarihi Müzesi). İhtişamlı dış cephe mimarisini gölgede bırakacak kadar göz alıcı iç mekan süslemeleri ve dekorasyonuyla yılda iki milyona yakın ziyaretçiyi ağırlayan bu müze, büyük ölçüde "Habsburg" hanedanının yüzyıllar boyunca toparladıkları eserlerden oluşan geniş bir koleksiyona sahiptir. Müzenin büyüleyici olarak nitelendirilmeyi fazlasıyla hak eden iç mekan dekorasyonu pek çok usta elinden çıkmadır ve müzeye adım attığınız ilk anda en az yirmi dakikalık bir süreyi bu göz kamaştırıcı detayları hayranlıkla izlemek ve en ufak detayı zihninize kazıyabilmek için öylece benim gibi ayakta kalakalacağınızdan eminim...
Kunsthistorisches Museum - Ana Giriş Kapısı ve Tavan Kubbe Süslemeleri |
Sergi Alanlarına Giden Mermer Merdivenler ve Tavan Süslemelerinden Bir Kesit |
Sergi Alanlarına Giden Mermer Merdiven ve Sütunlardan Bir Kesit |
Müze toplam üç kata yayılmış çok sayıda koleksiyona sahiptir. Bunların arasında en ilgili çekici olanlarından biri orijinal Mısır hiyerogliflerinin birebir kopyalanmasıyla elde edilen duvar süslemeleriyle bezenmiş bir salonun ev sahipliği yaptığı ve British Museum'daki koleksiyonun genişliğiyle yarışır büyüklükteki "Mısır ve Yakındoğu" koleksiyonudur. Yaklaşık 12.000 parçanın sergilendiği bu nefes kesici koleksiyon İ.Ö. 4000 yıllarına uzanmaktadır ve Mısır Krallığı'nın Habsburg Hanedanı'na gönderdiği hediyeleri de kapsamaktadır.
Kunsthistorisches Museum - Mısır ve Yakındoğu Koleksiyonu |
Kunsthistorisches Museum - Mısır ve Yakındoğu Koleksiyonu |
Hemen bu koleksiyonun bitiminde "Antik Yunan ve Roma" koleksiyonu yer almaktadır ve İmparator Augustus'un Jüpiter olarak betimlendiği ünlü oniks Roma takısı "Gemma Augustea" da bu koleksiyonun en değerli parçaları arasındadır. "Mısır ve Yakındoğu" ile "Antik Yunan ve Roma" koleksiyonlarının toplam alanı kadar oldukça geniş bir bölümde de "Heykel ve Dekoratif Sanat" koleksiyonu yer almaktadır. Sadece bu üç koleksiyon giriş katında toplam 36 büyük sergi salonuna yayılmıştır.
İkinci ve üçüncü katlarda yer alan ellinin üzerinde sergi salonu Kunsthistorisches Museum'un geniş resim koleksiyonuna ev sahipliği yapmaktadır. Diego Velazquez'in "Infanta Margarita Teresa" portresinden, Johannes Vermeer'in "Sanatçının Atölyesi" tablosuna, Giuseppe Archimboldo'nun alegorik portrelerinden "Yaz"'dan, Tintoretto'nun "Susanna ve Yaşlılar"'ına kadar birçok başyapıt bu mağrur müzenin geniş ve etkileyici salonlarında ziyaretçi akınına uğramaktadır.
Müze gezmekten gerçekten hoşlananlar ve bu müzeyi programına alanlar için ciddi tavsiyem, bu müze ve birazdan sözünü edeceğim "Naturhistorisches Museum"(Doğa Tarihi Müzesi)'ni günlük programın eksenine oturtarak günün geri kalanını planlamaları. Her ikisi de oldukça büyük müzeler ve audio guide li hızlı bir gezi için bile her ikisine de en az üçer saat ayırarak program yapmakta fayda var. Dinlenmek ve birer Wiener Melange ile nefes almak için her iki müzenin de kafeleri ideal veee çok şık... Hangi Viyana kafesi şık değil ki sanki? :-) Neyse, Kunsthistorisches Museum hakkında daha fazla bilgi almak isteyenler için, müzenin oldukça özenli hazırlanmış sayfasının linkini vermeyi de ihmal etmiyorum. (http://www.khm.at)
Evvet, Kunsthistorisches Museum'dan çıktıktan sonra hemen karşıda yer alan ikiz binaya, "Naturhistorisches Museum"'a geçiyoruz. 19. yüzyılın sonunda halka açılmış olan bu bina mineroloji, zooloji, arkeoloji, antropoloji alanında dünyanın önde gelen koleksiyonlarına sahiptir. Doğa olayları, fizik deneyleri, canlı fizyolojisi, uygulamalı videolar, oyunlar vs eşliğinde interaktif bir biçimde anlatılmaktadır. Avrupa'nın en geniş değerli taş koleksiyonlarından birine sahiptir ve aklınıza gelebilecek her canlı türünün çok sayıda coğrafi bölgeye yayılmış örnekleri sergilenmektedir. Dev dinozor iskeletlerinin yer aldığı salon müzenin belki de en ilgi çekici bölümlerinden biridir. Naturhistorisches Museum ile ilgili daha detayli bilgi almak için müzenin özenle hazırlanmış websayfasını ziyaret edebilirsiniz. ( http://www.nhm-wien.ac.at)
Naturhistorisches Museum Değerli Taş Koleksiyonundan Bir Kesit |
Naturhistorisches Museum - Dinozor Heykellerinin Yer Aldığı Sergi Salonu |
Naturhistorisches Museum - Ana Giriş Merdivenleri, Duvar, Sütun ve Tavan Süslemeleri |
Naturhistorisches Museum - Memeliler Koleksiyonunun İlgi Çekici Parçalarından |
Naturhistorisches Museum - Memeliler Koleksiyonunun İlgi Çekici Parçalarından |
Naturhistorisches Museum - İç Mekan Tavan Süslemesi Detayı |
Naturhistorisches Museum - Geçici Sergi "Darwin ve Evrim" |
Bu iki müzeyi de aynı güne sığdırmayı tercih edenlerin bundan sonrasında kafelerin tadına varmak ya da erken bir akşam yemeği yemek dışında çok bir alternatifi kalmayacağından eminim:-) Dolayısıyla yazımın başlarında sözünü ettiğim Figlmüller için halen çok geç değil. Maria-Theresia-Platz'ın diğer tarafına doğru ilerleyerek, bu alanı "Museumsquartier"'den ayıran Museumstrasse boyunca sağa yürüyüp, hemen yolun bitiminde sol tarafta kalan Volkstheater istasyonunda U3 metro hattına binerek, aktarmasız bir biçimde iki durak ötede yer alan Stephansdom durağına ulaşıp Figlmüller'in yolunu tutabilirsiniz.
Eğer müzelerin saat 21:00'e kadar açık olduğu Perşembe günündeysek ve siz de güne bir müze daha sığdırarak tam anlamıyla müzelere adanmış bir günle perperişan olmak istiyorsanız, Maria-Theresia-Platz'ın hemen diğer yanına geçmişken Museumsquartier'da kalabilirsiniz. Bu büyük müzeler kompleksinin ilk bakışta bir zamanlar imparatorluk ahırlarına ve at arabalarına ev sahipliği yaptığına inanmak gerçekten çok zordur. Bugün ise bu büyük kompleks dahilinde klasik ve modern sanat müzeleri, tiyatro, sinema, medya merkezleri ile çok sayıda mağaza ve kafe bulunmaktadır. İmparatorluk ahırlarının barok mimarisinin yanında Leopold Müzesi'nin beyaz kireçtaşı ön cephesi ve Modern Sanat Müzesi'nin koyu gri ön cephesi büyük bir tezat içerisinde olsa da, Museumsquartier her an canlı, her an yepyeni etkinliklerle sanatseverlere inanılmaz deneyimler yaşatmakta olan bir sanat merkezidir. Museumsquartier'de yer alan güncel etkinlikleri izleyerek, bu iddialı kompleksi seyahat planınıza entegre etmek için önceden sayfasını incelemiş olmanızı şiddetle tavsiye ediyorum. (http://www.mqw.at/)
Viyana ile ilgili daha yazacak o kadar , o kadar, o kadar çok şey var ki... Bugünlük burada duruyoruz ve yarın kaldığımız yerden, "Belediye Sarayı" nı gezerek güne başlıyoruz...
Herkese harika bir hafta dilerim...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder