24 Kasım 2010 Çarşamba

Bir Tiyatro Oyunu + Bir Albüm + Biraz Cadde

Uzun zaman olmuştu karşıya geçmeyeli... "Hadi artık bir tiyatroya gidelim!" sonra da "Evet, bu oyuna gidelim:-)" replikleri olmasa zor geçerdik... "Iyi o zaman, oyundan birkaç saat önce gidelim de, bari Cadde'de de birşeyler yer, biraz geziniriz, zaten park yeri bulmakla yarım saat geçer..." 

Iyi ki de dediğimiz gibi yapmışız; 3 saat önceden gitmemize karşın yarım saatten fazlası park etmeye çalışmakla geçti ki, sonrasında otoparkı taa o saatten dolmuş ve bizi hüzünlere boğmuş olan CKM'ye inanılmaz yakın bir sokakta yer bulunca çocuklar gibi sevindik... Sevincimiz hınca hınç dolu restaurantların önünden bir-iki geçip alternatifler tükenmeye başladıkça azalır gibi oldu ve çareyi Bambi'de hızlıca karın doyurup, başka bir yerde bir kahve ya da bir içki alırız opsiyonunda bulduk. Fast tostlarımızı yedikten sonra bile, dışarı çıktığımızda "En azından bir içki alma şansımız olur mu?" diye yalvaran gözlerle baktığımız mekanlardan dışarıya taşan müzik ve insan sesi uğultusu arzumuzun imkansızlığını idrakta güçlük çekmememize yardımcı oldu... Biraz hayal gücüyle mekanlardan sarkan kolları bacakları, uzanan kafaları hayal ederek eğlenmek pek de mümkündü.. 

Bu şekilde Divan'ı, HomeStore Café'yi, Kitchenette'i vs.. bir yığın yeri geçerek CKM'ye yakın, sakin sessiz Özsüt'ü seçtik, sadece ve sadece sevgili eşimin tavukgöğsü-kazandibi tutkusu uğruna.. Tavukgöğsü falan yoktu; yazık ki ne yazık olay bana patladı; yüzlerce harika görünümlü pasta fotoğrafının içerisinden eşimin eliyle koymuş gibi bulduğu, kendimi kaybettiğim için adını hayal meyal hatırladığım, -"Almira" idi galiba-, elmalı ve tarçınlı pastadan en ufak bir irade varlığı bile göstermeksizin bir dilim sipariş ettim. Yanına da kahve presinde bir kahve, en azından hem kahve tutanaklarım tutmadan önlemimi alayım hem de züğürt tesellisi tadında alacağım kalorilerden bir tasarrufa gideyim...

Pasta menüdeki fotoğrafında göründüğü kadar muhteşem bir görünümle sunulmadıysa da tadı gerçekten güzeldi. Elma ve tarçın eser miktardaydı ve pasta hamurunun altında ince bir kat hindistan cevizli bir katman vardı, ısmarladığım şey gerçekten bu muydu bilemiyorum; ama kremasının kıvamı ve tadı gerçekten güzeldi; fazla şekerliydi ve daha minik bir dilim getirmeleri yerinde olurdu. Sizlere ciddi önerim, Özsüt'ün pastalarını gözünüze kestirdiğinizde mutlaka o günahı paylaşmak istediğiniz bir arkadaşınız yanınızda olsun, eşler "Yemeyeceğim ben, onu sana aldım.." deyip kestirip atıyor... Bu arada, Özsüt kahve işine de girmiş; daha doğrusu Fransa'nın en büyük kakve üreticilerinden Cafe Richard ile işbirliği içerisine girmiş; çalışanlarına kahve eğitimi aldırmış; menüsünde çekirdek kahvelere yer vermeye başlamış.. Güzel olan, kahvelerin özelliklerine menüsünde yer vererek isabetli bir seçim yapmanız için ilk adımı atmış olmaları... Ben orta içimli bir Tanzanya kahvesi tercih ettim, ne kahvenin sıcaklığından ne de demlenişinden ne aromasından memnun kalmadım; ama en azından yeni birşeyler yapmaya çalışmalarını ve bunu sipariş verirken nazik bir şekilde dile getirmelerini beğendim... Zaten çekirdek kahve konusunda Starbucks ortalarda oldukça maalesef ya da iyi ki çıta hep çok yukarılarda olacak:-) Son olarak, Özsit'ten çıkarken sadece size hizmet veren değil, yolunuza çıkan tüm servis görevlilerinin durup "İyi akşamlar, teşekkür ederiz.." demesi yine oldukça sevindirici bir eğitim ve nezaket örneği... Pasta biraz içimi baymış olsa da, kahve çok hoşuma gitmemiş olsa da, bu nezaket insanı bir ara gene geri getirir:-)

Hiç planda olmadığı kadar çok yenen bir Cadde turunun ardından yavaştan CKM'ye yöneliyoruz. O da ne? İlk kez geliyorum ya, buranın içerisinde tıklım tıklım dolu bir Hayal Kahvesi ve bir de onun dibinde idare eder bir büyüklükte D&R olabileceği aklımın ucundan bile geçmiyor... Bu fırsatla, bilmem kaçıncı kez almayı unuttuğum harika albümü görür görmez yapıştım ve şu an sizlere bu yazıyı yazarken onu dinliyorum... Gitar efsanesi Carlos Santana'nın muhteşem gitar klasiklerini bir araya getirdiği ve yeniden yorumladığı muhteşem bir müzik ziyafeti bu albüm... Neler yok ki ? Chris Cornell'li "Whole Lotta Love"dan tutun, Linkin Park'in dinamik ve muhteşem vokali Chester Bennington'li ve efsane rock grubu The Doors'un klavyecisi Ray Manzarek'li "Riders On The Storm" a kadar birçok klasiği bünyesinde barındıran albüm, Hürriyet Kültür Sanat'ta yazılanlara göre ünlü müzik dergileri Rolling Stones ve Q'nun hazırladığı listelerden ilham alınarak oluşturulmuş. Ron Thomas vokaliyle iç gıcıklayan "Sunshine of Your Love" tarafımdan özellikle tavsiye konusu:-))

Gelgelelim, tüm bu akşama vesile olan oyuna... İlk başta Biletix'de okuduğumuz oyun tanıtımı ilgilimizi ciddi şekilde çekti; biz ailecek gizemi, soru işaretlerini, bilmeceyi çok severiz; o nedenle de şunun gibi kısa bir paragrafla bile ilgisi çekilmeye hazır öylece duruyoruz:-))

"Mösyö ve Madam Belier evlerinde akşam yemeği yerken aniden telefon çalar. Şaşırırlar çünkü telefon abonelikleri yoktur.  Arayan kişi Mösyö Schmitt diye birini sormaktadır. Mösyö ve Madam Belier, şaşkın şaşkın birbirlerine bakarken, içinde bulundukları dairenin ve eşyaların kendilerine ait olmadığını fark ederler. Duvardaki tabloların, kitapların, kıyafetlerin hiçbiri onların değildir. Yanlış evde olduklarını düşünüp, çıkmaya çalışırlar ancak kapı kilitlidir. Kapı çalar, gelen polistir. Tüm bunlar bir şaka mıdır, bir tuzak mı, yoksa ortak gördükleri bir kabus mu?"

Kimlik arayışını trajikomik bir anlatım tarzıyla sergileyen Can Gürzap'li oyun, her izleyiciye kendi yaşam deneyimlerinden yola çıkarak farklı sonuçlar çıkartmaya izin veren duruşuyla da oldukça güçlü ve etkileyici...  Biraz gülmek, biraz düşünmek, deneyimlerden yola çıkarak oyun yazarının neler demek istediğine odaklanarak biraz kendinizle başbaşa kalmayı isteyeceğiniz bir anda, Aralık'ta da gösterimde olan bu oyun için yerinizi ayırtabilirsiniz...

Yalnız gitmeyin ki, son mola olarak Starbucks'tan ufak bir kahve kapıp "Senin izlenimlerin nelerdir?" i konuşabileceğiniz bir partneriniz olsun, kendi suskunluğunuzda boğulmayın...

Sevgiler, iyi seyirler ve iyi dinleyişler...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder