1 Aralık 2010 Çarşamba

Viyana: İhtişamlı Hofburg Kompleksi, İmparatorluk Odaları ve Hazineleri ve Viyana'nın En Gözde Kafeleri

Pırıl pırıl bir Viyana gününe daha uyanmış, kaldığımız yerden hemen Café Central çıkışından yolumuza devam ediyoruz. Café Central daha önce de konuştuğumuz gibi Herrengasse üzerinde yer almaktadır. Herrengasse üzerinde bugün halen birçok küçük yönetim binasının bulunmaktadır; ancak en önemli özelliği  Viyana'nın belki de en ihtişamlı binası olan muhteşem "Hofburg Kompleksi"'nin hemen yanında uzanmasıdır.

Hofburg Kompleksi, 1278-1918 yılları arasında Avusturya'yı yönetmiş olan "Habsburg Hanedanı"'na ev sahipliği yapmış; ilk inşası 1275 yılına uzanan ve yapımı 19. yüzyılın sonuna kadar sürmüş olan dev bir komplekstir. Dolayısıyla Gotik'ten 19. yüzyıl mimarisine varana kadar, yüzyıllara yayılan mimari gelişim gözlemlenebimektedir. Habsburg Hanedanı, hakimiyetinde olan Kutsal Roma Germen İmparatorluğu'nu işte bu muhteşem kompleksten yönetmişti. Sadece bir yönetim merkezi değil; aynı zamanda hanedanın kış aylarındaki ikametgahıydı da Hofburg. Bu büyük kompleksin içerisinde, eski imparatorluk daireleri, Avusturya Ulusal Kütüphanesi, Kış Binicilik Okulu, birkaç müze, bir şapel ve bir kilise vardır. 

Herrengasse üzerinden ilerlemeye devam ettiğimizde karşımıza Hofburg'un görkemli girişi olan "Michaelertor" karşımıza çıkar. İşte tam o anda Viyana için neden ihtişam kelimesini dilimden düşürmediğimi de anlamış olursunuz. Elit mağazalar ve kafelerin sokağı olan "Kohlmarkt"'a karşı mağrur duruşuyla, bunun belki de Viyana'daki en güzel gününüz olacağını müjdelemektedir.

Michaelertor ve Michaelertakt - Gece Görünüşü
Michaelertor'u hemen karşınıza aldığınızada, sol arkada kalan, geniş bir avlunun etrafına kurulmuş olan kare biçimli bir bina olan "Stallburg"'un tarihi 16. yüzyıla uzanmaktadır. Hofburg için ahırlara dönüştürülmüş olan bu yapıda halen halka açık ahırlar yer almaktadır. Stallburg'un hemen önünde, Michaelertor'un da hemen solunda kalan kısımda "Spanische Reithofschule"(İspanyol Binicilik Okulu) bulunmaktadır. Habsburglar, İspanya'dan gelen atları yetistirip eğiterek bu okulu kurmuşlardır. Bugün ise halen İspanyol Binicilik Okulu olarak bilinen bu binada, bir buçuk saate yakın süren gösteriler yapılmaktadır.

Michaelerkuppel Altından Bir Kesit

Michaelertor'dan içeriye girip birazcık yürüdüğünüzde kendinizi Hofburg Kompleksi'nin en geniş avlusunda bulacaksınız. Avlunun hemen sağ kanadında, 16. yüzyıla uzanan tarihi, Rönesans ön cephesi ve ilgi çekici Barok saat kulesiyle "Amalienburg" yer alır. Avlunun sol tarafında yer alan, 16. yüzyıldan kalan Rönesans kapısı "Schweizertor", Hofburg Kompleksi'nin en eski kısmı "Alte Burg"a giriş sağlamaktadır. Schweizertor'daki merdivenlerden 13. yüzyılda inşa edişmiş olan, Hofburg Kompleksi'nin şapeli "Burgkapelle"'ye çıkılmaktadır. 

Hofburg Kompleksi'nin içerisinde yer alan "Kaiserappartements"(Eski İmparatorluk Daireleri), "Silberkammer"(Hazineler) ve "Sisi Museum" kısımlarını ziyaret etmek için Michaelertor'a geri dönerek buradaki kasadan müze giriş biletlerini almak gerekmektedir. 

Kaiserappartements saray daireleri ve hazinenin ziyaret edilebileceği kısımdır. Michalertor'un sağında kalan kanatta yer alan "Reichkanzleittrakt" ve "Amalienburg"'daki saray dairelerinde İmparator Franz Joseph (1857-1916) ve İmparatoriçe Elisabeth'in (1854-1898) yaşadıkları saray odaları yer almaktadır. Mobilyalar 19.yüzyılın ikinci yarısından, seramik sobalar da 17.yüzyıldan kalmadır. Franz Joseph'in çalışma odası ve yatak odası, Elisabeth'in yatak odası ve egzersiz odası, ziyafet salonu, başbaşa kahvaltı ettikleri salon ve daha birçoğu, hepsi o döneme ait iç dekorasyonuyla capcanlı bir şekilde meraklılarını selamlamaktadır. Ayrıca, İmparatoriçe Elisabeth'in 1865 yılında Winterhalter tarafından yapılmış olan ünlü tablosu da yine bu alanda görülebilmektedir. 

Kaiserappartements - Ziyafet Salonu

Hofburg - Sofra Düzeni

Silberkammer(Hazineler) bölümü ise, "Kutsal Hazineler" ve "Dindışı Hazineler" olmak üzere iki bölüme ayrılmıştır. Zemin kat salonlarında kraliyet sofra takımları, gümüş takımlar, porselen takımlar ve süs eşyaları ile o döneme ait çeşitli mutfak aletlerinin sergilendiği kısımlar da oldukça gösterişli ve dikkat çekicidir. 

En son olarak Sisi Museum'da tahmin edilebileceği gibi Avusturya'nın gizemli imparatoriçesi Elisabeth'in yüzlerce kişisel eşyası sergilenmektedir. Çok kez yanlış yorumlandığı dile getirilen, gizemli imparatoriçenin huzursuz, çekingen, ulaşılması zor ve uzun bir matemi andıran kişiliğine ışık tutmak için anlatılan öykücükler ve canlandırmaların oldukça ilgi çekici olduğunu dile getirmeyi özellikle istedim. Bu güzel imparatoriçenin hayatını siz de benim gibi merak edecek olursanız, Hofburg'a alacağınız kombine bir giriş biletiyle bu güzel müzeyi de rahatlıkla gezme fırsatı bulabilirsiniz.

Muhteşem Hofburg Kompleksi ile ilgili daha çok bilgi edinmek istemeniz durumunda, cümlemin sonuna iliştirdiğim linki ziyaret etmeniz yeterli; çünkü Hofburg Kompleksi ve bünyesindeki bölümler, tarihçesi vs. birçok bilgiyi burada bulabileceksiniz. (http://www.hofburg-wien.at/en/home.html)

Hofburg Kompleksi'nde yer alan müzeleri de gezdikten sonra, yine Michaelertor içerisinden geçerek az önce sözünü ettiğimiz büyük avluya tekrar girip, karşısında yer alan geçitten devam ederek "Heldenplatz"'a varıyoruz. Heldenplatz'ın hemen solunda, Hofburg Kompleksi'nin en genç yapısı olan ve Türkiye'den çıkartılan antik Efes Dönemi kalıntılarının sergilendiği "Ephesos Museum"'a ev sahipliği yapan "Neue Burg" yer almakta. Neue Burg 19. yüzyılın sonu ve 20.yüzyılın başına yayılan yirmi yılı aşkın bir sürede inşa edilmiş, kavisli ve geniş bir bloktur. Her ne kadar Hofburg'u genişletmek amacıyla yapılmış olsa da, inşasının tamamlanmasından beş yıl kadar sonra Habsburg Hanedanı çökmüştür. Neue Burg'da ayrıca muhteşem salonuyla göz kamaştıran; ancak Pazar günü kapalı olduğu için maalesef keşfetmekten kusur kaldığımız "National Bibliothek"(Ulusal Kütüphane)'in okuma salonu da bulunmakta.


Neue Burg
Neue Burg - Gece Görünüşü


Heldenplatz'ın her iki tarafında bulunan gösterişli heykellerden en çok sözü edilen, Neue Burg'un hemen önünde yer alan "Prens Eugéne Heykeli"'dir. Hatırlarsanız, Avusturya tarihinin bu önemli şahsiyeti, Osmanlı kuşatmasında gösterdiği kahramanlıklar nedeniyle Belvedere gibi zarif ve muhteşem bahçeli bir yazlık sarayı hak edivermişti. Bu arada Heldenplatz'ın da anlamı "Kahramanlar Meydanı"dır. Oldukça geniş ve ferah bir bahçe olarak da özetleyebileceğimiz bu meydanın sağ tarafında, dünkü yazımdan size çok tanıdık gelecek olan Rathaus'un dev kuleleri mağrur bir duruşla Hofburg'u selamlamaktadır.

Heldenplatz'daki Prinz Eugéne Heykeli ve Arka Planda Wiener Rathaus

Heldenplatz'ı geçip Neue Burg'un arkasına doğru kıvrıldığımızda bizi 20. yüzyılın başında halkın girişine açılan,  bir ucunda "Mozart Anıtı"'nın yer aldığı saray bahçesi "Burggarten" karşılar. Bahçenin karşısında Jugendstil mimarı Friedrich Ohmann'ın seraları bulunmaktadır. Nemli ve tropik iklim benzeri koşulların yaratıldığı bu seralarda, yüzlerce çeşit kelebek türü uçuşup durmaktadır. Bu nedenle bu seralara kelebek evi anlamına gelen "Schmetterlinghaus" ismi verilmiştir. Hemen önünde kafe ise özellikle güzel havalarda Viyanalılar'ın vazgeçilmezidir ve boş bir masa bulmak için ciddi şekilde pusuda beklemek gerekir:-))



Schmetterlinghaus'un bitimindeki merdivenlerden aşağı inip sola baktığınızda Hofburg Kompleksi'nin en ucunda yer alan, çağdaş sanat sergileriyle Viyanalılar'ın gözbebeği "Albertina" karşınıza çıkacaktır. İki katlı büyük salonlardan oluşan bu seçkin sergi mekanında her dönemde ses getiren bir sergiye rastlamak mümkündür. En son gittiğimizde Michelangelo sergisi vardı ve Roma seyahatimizin hemen öncesinde böyle bir serginin ilk gününe denk gelmek bizi inanılmaz derecede çok sevindirmişti.

Albertina'nın hemen karşısında Viyana'nın en seçkin şarap duraklarından biri olan "Augustinerkeller" yer almaktadır. Yerel ve dünya şarapçılığının güzel örneklerini sunan geniş şarap seçkisiyle oldukça modern ve şık bir mekandır. Yemek yeme zorunluluğu yoktur ve rahatça gidip, zihninizden hiç çıkmayacak bir şarap tadımı yapabilirsiniz. Çalışanların tavsiyelerine kulak asmanızı şiddetle öneririm; hangi üzümü denemek istediğinizi bilerek gittiyseniz tavsiyeleri daha da isabetli olacaktır:-)) Tadını çıkarın:..

Augustinerkeller

Augustinerkeller'den çıktıktan sonra, "Augustinerstrasse" ve onun devamında "Reitschulgasse" üzerinde devam ederek Michaelertor'a başlangıçta geldiğimizin ters yönünden ulaşıyoruz. Özetle, Hofburg Kompleksi'ni tavaf ettik:-) Michaelertor'a bakan, lüks mağaza vitrinleri ile süslü, seçkin "Kohlmarkt"'a doğru sapıyoruz. Kohlmarkt'ın mihenk taşlarından biri de Viyana'nın ünlü, bir zamanların sarayın pastacısı olan "Demel Konditorei"'dır. İmparatorluk patenti olan K.u.K Hof-Zuckerbäckerei şildi halen ön vitrinde durmaktadır. Oldukça şık ve göz kamaştıran, birçok ufak salondan oluşan iç mekanı, muhteşem lezzette pastaları ve kahveleriyle, Demel Viyana'da mutlaka uğramanız gereken lezzet duraklarından biridir; ancak servis konusunda çok daha içten ve canayakın birçok yer tecrübe ettiğimizi de eklemeyi isterim; sanırım yoğun ilgiden bunalmış durumdalar:-))) Meraklısına Demel linki hemen bu cümlenin sonunda :-) (http://www.demel.at).

Demel Konditorei

Kohlmarkt'ın bitiminde hemen sağ tarafa döndüğümüzde, yayalara ayrılmış, zarif bir mimariye sahip birçok bina, şık mağaza vitrinleri ve kafelerle süslenmiş "Graben"'a ulaşırız. Graben'da en çok dikkat çeken öğelerden biri de, meydanın ortasında yükselen, 1679 yılında Viyana'nın veba salgınından kurtulmasının adına İmparator I.Leopold tarafından yaptırılan Barok tarzdaki "Pestsäule"(Veba Sütunu)'dir. 

Graben'dan Bir Bina Görüntüsü

Graben

Pestsäule'yi geçtikten hemen sonra sağda kalan Dorotheergasse üzerinde sağ kanatta yer alan "Café Hawelka" bugunkü son durağımız... Bohem havası ve çok da gösterişli olmayan iç mekanıyla yarattığı rahat ortamın müdavimlerinden fırsat bulup burada bir kahvenin tadını çıkartmadan Viyana'dan kesinlikle ayrılmamanızı öenmle tavsiye ederim. Yalnız, günün herhangi bir saatinde bile oldukça yoğun olan bu kafede, paltonuzu değerli eşyalarınızla birlikte askılığa asmamanızı şiddetle öneririm; askılık hemen yanı başınızda olsa bile... Maalesef bu tatsız durumu yaşayıp, çalınan cep telefonumuzu satın alan Fransız amca ile telefon görüşmeleri yapma mertebesi erişmiş; yine de elimiz boş, yitip giden bir adres defterinin üzüntüsü ile başbaşa İstanbul'a dönüvermiştik. "Burası Viyana, askılıkta paltomu asabilirim." diye tedbirsiz bir düşünceye kapılmayın sakın...

Café Hawelka'dan bir fotoğrafla veda ediyorum size. Yarın, Viyana'nın sembolü "Stephansdom" ve çevresi ile devam ediyor olacağız. Herkese harika bir akşam dilerim...

Cafe Hawelka - İç Mekan



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder