Bunaldığımız zaman çoktur; buna çözüm arayacak zamanımızda az, ki çoğu zaman "Ne yapsam, nereye gitsem?" derken o süre de uçup gidiverir elden... Hele işteyseniz, ilk on dakikada birşey buldunuz buldunuz, yoksa şirket yemekhanesinin bol baharatlı, ortalamanın üzerinde yağlı, nadiren lezzetli ve kendini durmadan tekrar eden yemeklerine talimsiniz demektir. Bir öğle arasında ya da bir akşam üzeri "Ne yapsam da buradan kendimi dışarı atsam?" sorusuyla o kadar uğraştım ki, yanıtını bulduğum anlar oldu ve bu anları da paylaşasım geldi.
Öğlene doğru çok bunaldığınız ve kendinize yalnız ya da arkadaşlarınızla birlikte bir öğlen molası layık gördüğünüz varsayımıyla başlayalım:-)
Maslak civarında ve öğlen gelinebilir yakınlığında çalışanlar için, -Levent ve Gayrettepe bölgelerine doğru genişleme taraftarıyım; çünkü güzide alternatifler Kanyon ve Astoria maalesef çok kalabalık-, İstinye Park yine de ruh sıkıntınızı giderebilecek bir alternatiftir; birşeyler yemek için food courttan uzak durduğunuz sürece...
Öğlen yemeği için hızlı servisi, lezzetli ve çok seçenekli menüsüyle ve en güzeli de içeride saklı gizli kalmış bahçesiyle İstinye Park Mezzaluna süper bir tercih olacaktır; yalnız tavsiyem yalnız gitmeyin, etraftaki bıcır bıcır sohbet edenlerin uğultusuna ancak bu sohbete katılarak dayanabilirsiniz, benden söylemesi... Mekandaki yiyeceklerin lezzeti de, servis kalitesi ve nezaketi de oldukça memnun edici düzeyde. Makarnayı anavatanında yiyen ve damağı hassas olanları belki çok mutlu etmeyecektir; ama asla da mutsuz etmeyecek bir yerdir Mezzaluna:-) Hem amacımız zaten dar zamanda biraz nefes almak...
Yemeği hafif bir salatayla geçiştirip, bu açığı tatlı ile kapatmak isteyen eğlenceli çoğunluğa katılmak isterseniz de, sizi İstinye Park'ın en alt katındakı çarşı alanının sol taraftaki bitiminde yer alan Backhaus tam bir lezzet şöleniyle ağırlayacaktır. Almanya'nin Bavyera bölgesindeki ekmek ve pasta çeşitlerini Türk halkının da deneyimlemesi için kurulmuş olan bu pastaneler zinciri, İstinye Park'taki geniş iç alanı ve aynı kattaki diğer restaurantlarla kıyaslandığında hiç de ufak sayılmayacak dış mekanıyla misafirlerine ferah bir kafe ortamı sunuyor.
Gelgelelim, neler yiyelim kısmına:-)) Şeker ve yağ konusunda bugün niyetim çok bozuk diyen yoğun çikolata severlere "mousse pasta"yı önermekle iyilik yapmadığımın farkındayım. "Yok o kadar da değil" diyenlere "çikolatalı ıslak pasta" önerilebilir. Elma ve tarçın kombinasyonunu benim gibi çok sevenler "elmalı tart" ya da çok daha bol ve daha iri elma parçacıklarıyla doldurulmuş olan "elmalı turta" seve seve yapacağım öneriler arasındadır, veee yine aynı grup için bir all times classic "Apfelstrudel"; ama çok çok başarılı bir versiyonu değil önceden söyleyeyim. Ne de olsa Apfelstrudel'in menşei Viyana ve benim şu ana kadaren başarılı bulduğum Türk versiyonu ise Nişantaşı'ndaki Café Wien'de sunulmakta... Öyle olsa da Apfelstrudel yine de elma ve tarçın kombinasyonunu sevenler için çok güzel bir alternatif olacaktır; yalnız dikkat inanılmaz miktarda vanilya sosu ile servis yapıyorlar; önleminizi alın, ya sos istemeyin ya da sos normalin yarısı kadar olsun gibi ilave isteklerde bılunun...
Mekandaki servis kalitesine gelince, kimse "Amman müşteri buradan çok memnun ayrılsın; amman en ufak huzursuzluk duymasın" gibi çekinceler yok... Kasada ansızın beklenmedik bir şekilde bir adet ekmek uğruna azarlanabileceğiniz gibi, çok sevecen açıklamalara da maruz kalabilirsiniz. Anlayışlı bir gününüzdeyseniz şahsın kişisel nezaketsizliği olduğunu, işletmenin günahı olmadığını düşünerek kendi iç hesaplaşmanızı oracıkta sonlandırabilirsiniz; ki çok fena bir seçim değildir, azarlayan arkadaşı birkaç ay sonra gittiğimde tekrar görmedim... Evet, yüzünü hatırlıyorum tabii, yüz hafızam şaşırtıcı derecede iyidir:-) Neyse, çay ve kahve siparişleriniz de hazırlanma süresine karşın yiyeceklerden çok önce gelerek soğumaya terk edilebilir, siz siz olun, içecekler gelir gelmez nazik müdahalenizde bulunun: "İçecekler soğumadan tatlılar gelsin lütfen; zira hiçbir anlamı olmaz..." Garsonlar iyi niyetle oradan oraya koşuşturup duruyorlar, o ayrı; ancak gözlemim yoğunluk anlarını idare etmekte zorlandıkları... Her neyse, tüm bunları o an tecrübe ederek can sıkıntısı yaşamayın diye anlatıyorum; yoksa bildikten sonra önleminizi alıp dar vaktinizi güzel geçirmeyi garanti edebilirsiniz:-)
En iyiyi en sona sakladım; eğer tatlının sefasını tek başınıza sürmek istemez ya da tam tersi bu günaha başkalarını da dahil etmek isterseniz, ofise giderken "Belçika Çikolatalı Böğürtlenli Pasta" kapın. Nadide ve tecrübe edilesi bir lezzet:-))
Pekiii, haftaiçi akşam üzeri ya da iş çıkışı için???
Bahar ya da yaz havası hakimse, bir de trafiktan sıyıracağınıza inanıyorsanız ve de bira seviyorsanız ,- fıçı Efes'ten söz etmiyorum, ev yapımı değişik aromalar ve lezzetler sunan bira denemelerini kastediyorum-, Bebek'teki Taps'i mutlaka ziyaret etmelisiniz. Kölsch, Hefeweizen, Helles, Red Ale, Brown Ale, Marzen gibi birçok ve birbirinden farklı lezzetlere eşlik edecek en iyi alternatif ölçülü gitmeniz gereken kızartma tabakları... Yıllar önce bir Sevgililer Günü'nde o güne özel yaptıkları biranın tadını unutamam ve yediğim yemek de güzeldi; ancak aylar önce korkunç bir salata tecrübem oldu ve sonrasında kızartmaları dışında başka bir yiyeceğe el sürmemeye yemin ettim:-) Bu haliyle de fazlasıyla güzel Taps, bir cadde ötenizde uzanan deniz, enfes bira lezzetleri, illa ana sıcaklara gerek yok:-)
Bira günümde değilim; ancak bir kadeh şaraba ve bir ufak tatlıya hayır demem diyecek olursanız, en yakındaki Kitchenette için sevdiğiniz bir arkadaşınızı kolundan tuttuğunuz gibi sürükleyip, en son dedikoduları dinlerken bırakın 1/2lt Safir'in tatlılığı ve pancake'in dayanılmaz hafifliği size eşlik etsin:-) Maksat nefes almak:-))
"Ben Istanbul'a tepeden bakarım!!!" diyecek olursanız ve sahilin istikrarlı şehir sosyalleri tarafından işgal edilmiş olduğu haberine vakıf olduğunuz o anlarda hizmet kalitesi vasat; ancak manzarası bir o kadar muhteşem olan, İTÜ'nün Baltalimanı Tepeüstü'nde yer alan Vakıftepe Tesisleri'ni önermekte ne kadar haklı olduğumu gidince göreceksiniz... Burada sadece çay-kahve ya da bira ve ufak atıştırmalıklar öneriyorum; zira mutfağı inanılmaz yağlı... Yediklerinize değil manzaraya odaklanın ve bu muhteşem İstanbul fotoğrafının tadını çıkartın...
Son olarak tek ihtiyacım şirin bir cafe ya da bir bistro diyecek olursanız, akşam iş çıkışı trafiğinin öncesinde davranıp ya da öğlen arasında bir on dakika önce ayaklanıp soluğu Yeniköy'deki renkli dekorasyonu ve bir lezzet kolajı olarak özetlenebilecek menüsüyle, hem göze hem damağa hitap eden şirin mi şirin bir cafebistroda, Passion'da soluğu almanızı şiddetle öneririm. Etrafınızı iyice inceleyin ve ayrıntıların tadını çıkartın, harika bir yerde olduğunuzu da unutmayın:-))
Bugünlük bu kadar, aklıma geldikçe bu başlık altında yazabilmek için bugünkü yazımı bu serinin ilki olduğunu gösterir şekilde numaralandırdım; ama serinin devamı bilmem ne zaman gelecek...
Hepinize sevgiler ve harika bir gün dileklerimle:-)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder